9 Mart 2010 Salı

COELACANTH YANILGISI


EFSANENİN SONU
Coelacanth yaşıyor!
22 Aralık 1938'de Hint Okyanusu'nda ilk canlı Coelacanth örneğini yakalayan ekip, balıkla birlikte poz veriyor.
Bundan 70 yıl öncesine dek, evrimciler "kara canlılarının atası" saydıkları bir balık fosiline sahiptiler. Ancak bilimsel gelişmeler, bu balık hakkındaki tüm evrimci iddiaları sona erdirdi.

Balıklar ile amfibiyenler arasında hiçbir ara form fosili olmadığı, bugün evrimcilerin de itiraf ettiği bir gerçektir. Ama bundan 50 yıl öncesine kadar Coelacanth adı verilen bir balık fosili, birçok evrimci kaynakta çok kesin bir ara-geçiş formu olarak tanıtılıyordu.

Evrimciler yaşı 410 milyon yıl olarak hesaplanan Coelacanth'ın ilkel bir akciğere, gelişmiş bir beyne, karadan çıkmaya hazır bir dolaşım ve sindirim sistemine,hatta ilkel bir yürüme şekline sahip bir ara-geçiş formu olduğunu iddia ediyorlardı. Bu evrimci yorumlar 1930'lu yılların sonuna kadar bütün bilim çevrelerinde tartışmasız kabul edildi.

HAYALİ ÇİZİMLER VE GERÇEK COELACANTH

Canlısı bulunana dek, Coelacanth evrimciler tarafından "tüm kara canlılarının atası" olarak gösteriliyordu. Üsttekine benzer çizimler, bilimsel bir gerçek gibi sunuluyor ve ders kitaplarını süslüyordu. Ama balığın yandaki canlı örneği yakalanınca, tüm bu evrimci yorumlar suya düştü.

Ancak 22 Aralık 1938'de Hint Okyanusu'nda çok ilginç bir keşif yapıldı. Yetmiş milyon yıl önce soyu tükenmiş bir ara-geçiş formu olarak tanıtılan Coelacanth ailesinin canlı bir üyesi okyanusun açıklarında ele geçti! Coelacanth'ın "kanlı-canlı" bir örneğinin bulunması, evrimciler açısından büyük bir şoktu kuşkusuz. Evrimci paleontolog J. L. B. Smith, "Yolda dinozora rastlasaydım, daha çok şaşırmazdım"28 demişti. ilerleyen yıllarda başka bölgelerde de 200'den fazla Coelacanth yakalandı.

EVRİMCİ VARSAYIMLAR VE GERÇEKLER

1) Canlısı yakalanmadan önce, evrimciler Coelacanth'ın karada sürünmeye yarayan yüzgeç-ayak bir organa sahip olduğunu savunmuşlardı. Canlı Coelacanth incelenince, yüzgeçlerin böyle bir özellik taşımadığı anlaşıldı. 2) Evrimciler balığın ilkel bir akciğere sahip olduğunu iddia etmişlerdi. Ancak ilkel akciğer sanılan organın sadece bir yağ kesesi olduğu anlaşıldı. 3) Coelacanth'ın beyin yapısının da kara canlılarına benzediği söylenmişti. Oysa beynin günümüz balıklarından hiçbir farkı olmadığı anlaşıldı.

Bu balıkların yakalanmasıyla beraber evrimcilerin hayali yorumlar yapmakta ne kadar ileri gidebilecekleri de anlaşılmış oldu. Coelacanthlar iddia edildiği gibi ne ilkel bir akciğere, ne de büyük bir beyne sahiptiler. Evrimci araştırmacıların ilkel akciğer olduğunu düşündükleri yapı, balığın vücudunda bulunan bir yağ kesesinden başka bir şey değildi.29 Dahası, "sudan çıkmaya hazırlanan bir sürüngen adayı" olarak tanıtılan Coelacanth'ın, gerçekte okyanusun derin sularında yaşayan ve 180 m. derinliğin üzerine hemen hiç çıkmayan bir dip balığı olduğu anlaşıldı.30

YÜZGEÇ İLE AYAK ARASINDAKİ FARK

Evrimcilerin, Coelacanth ve benzeri balıkları "kara canlılarının atası" olarak hayal etmelerinin asıl nedeni, bu balıkların yüzgeçlerinin kemikli oluşudur. Bu kemiklerin zamanla ayaklara dönüştüğünü varsayarlar. Ancak bu balıkların kemikleri ile kara canlılarının ayakları arasında çok temel bir fark vardır: Balıklarda kemikler, üstteki şekilde görüldüğü gibi canlının omurgasına bağlı değildir. Ancak kara canlılarında kemikler alttaki şekilde gösterildiği gibi doğrudan omurgaya bağlıdır. Dolayısıyla, bu yüzgeçlerin yavaş yavaş ayaklara dönüştükleri iddiası tamamen temelsizdir.


kemikler omurgadan bağımsız


kemikler omurgaya bağlı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder